Şöyle bir anım var: Geçen ramazan, iftara yakın Mumcu'nun arka sokaklarından birinde, daracık bir yolda koşturuyorum. Eski apartmanlar, ara ara cumbalı ahşap evler, kıyıda köşede bir zamanların azametinden eser kalmamış metruk binalar, , muslukları aşırılmış ecdat yadigarı çeşmeler...
Ezana az bir zaman var, pencelerden sesler geliyor. başımı kaldırıyorum; perdelerin ardında bir koşturmaca, telaş... zaman zaman yemek kokuları geliyor burnuma. Çaykara tarafına bakıyorum, gün batmak üzere, nefis ve hüzünlü bir kızıllık... bazen, iki evin arasından, ansızın, tarihi sokaklarla birlikte şahane hatıralar görünüyor; gez mahallesi tarafı cıvıldaşıyor. Kuşkay acı acı gülümsüyor bana.
Adımlarım ister istemez yavaşlıyor, neye yetişmeye çalışıyorsun diyorum kendime, niye bu telaş?
Sonra bir sessizlik çöktü sokağa, belki birkaç saniye sokakta kimse nefes bile almadı sanki. derken büyülü bir ezan başladı. başka ezanlar da yetişti, çoğaldılar. ardından çatal, kaşık sesleri, sevinçli konuşmalar ve mutluluk yükseldi sokaktan; bu mutluluk o kadar gerçekti ki elimi uzatıp yakalamak istedim, olmadı.
Lala Paşa tarafına sürükledi beni ayaklarım. avlusuna girdim, oturdum. İftar yapmaktan vazgeçtim bir süre. Kimse yoktu etrafta,anılarım ve benden başka kimse yoktu...
Severim ramazanları; ruhunu severim bir kere; rengine, cıvıltısına, kokusuna, iklimine bayılırım. ikindiden sonraki halsizliği, iftara az kala gelen enerjiyi filan severim.Hele bir de Erzurum'da ise,ruhumda hissederim o derin maneviyatı. Hayırlı Ramazanlar dadaşlar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder